Yüce Rabbimiz kuranı kerimde şöyle buyuruyor. “İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya, gerek de uzak yollardan binekler üzerinde sana gelsinler.”
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s), “Allah tarafından kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir.”[i] buyurmaktadır.
Hac, bedeni ve mali açıdan imkan bulan her Müslümanın ömürde bir defa yerine getirmesi farz olan ibadettir. Farziyeti kuran ve sünnetle sabit olan bu ibadet, İslam’ın beş esasından biridir.
Onun için her Müslüman gücü yeterse, imkan bulursa, hac farziyetini eda konusunda acele etmelidir. Çünkü; dünya fanidir, ecelin ne zaman kapımızı çalacağını bilemeyiz. Bir mü’min imkanı olduğu halde haccı te’hir ederse ve o imkanı da kaybedip hacca gidemeden vefat ahirette hesabı çetin olur.
Hac, Âlemlerin Rabbi tarafından müminlere yapılan bir davettir. Hac, Allah’a, peygamberlere, ahirete iman gibi esasları pekiştirmektedir. Hac, Müslümanlara takva, sabır, sevgi, saygı, kardeşlik, fedakârlık, cömertlik gibi ahlâkî güzellikleri kazanma ve yaşama imkânı sunmaktadır. Hac, kulun Allah’a verdiği büyük bir sözdür. Rabbimizle yapılan bir ahitleşme ve misaktır.
Hac, ömrü boyunca sahip olduğu her şeyini; malını, canını, işini, evladını, ve hatta yurdunu Allah için terk ederek İbrahim yani Halilullah olmak arzusudur.
Hac, İsmail’in, kendisini kurban edeceğini söyleyen babasına dönüp “Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap! Şüphesiz beni sabredenlerden bulacaksın”4 diye şeytanı mağlup ettiği mekana çıkabilmek, böylece Allah’a itaat ederek İsmail olmak yiğitliğini gösterebilmektir.
Hac, insanın ahirete, ebedi hayatına yaptığı yolculuk ve aynı zamanda mahşer provasıdır. Kefen misali elbise, yeniden dirilişi: zikir eşliğinde boynu bükük duru, hesabı bekleyişi çağrıştırır. Dua ve yakarışların arşa yükselişiyle, rahmeti sonsuz Rabbimizin affı talep edilir.
Hac, safa ve Merve’de zemzeme kavuşmak, hira dağında Cebrail ile tanışıp vahye layık olmak, Mina’da şeytanı taşlayıp lütfu ilahiye mazhar olmaktır. Müzdelife’ de şuur ve şiar kazanmak, Arafat’ta vakfe yaparak hakikate vakıf olmaktır.
Hac, tevhid tarihine yaptığımız yolculuktur. Hz. Âdem’le başlayan, Hz. İbrahim’le, Hz. İsmail’le kuralları yenilenen, Hz. Peygamber (s.a.s) ile süreklilik kazanan tevhit tarihine muhteşem bir yolculuktur.
Hac, Kâbe’ye kalplerini kuvvetlendirmek için gitmek, ve bunun ilk ve temel şartının mümin kardeşinin kalbini kırmamaktan, onun saygınlığını çiğnememekten geçtiğini iyi bilmektir.
Hac, bir buluşmadır. Hacı adayı bu buluşmada Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk. Nidalarıyla “buyur Allah’ım, buyur! Evine geldim, emrine amadeyim” diyerek teslimiyetini dile getirmektedir.
Hac, birlik beraberlik ve eşitliğin en güzel göstergesidir. Dilleri, ırkları, renkleri, coğrafyaları farklı milyonlarca Müslümanla birlikte başı açık, yalın ayak vaziyette yoksulluk görüntüsü içerisinde, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah’ın karşısında kabeyi sola alarak ibadetlerimizin kalpten yapılması gerektiği bilinciyle hiçbir güç, kudret ve üstünlük vesilesinin bir anlam ifade etmediğini ortaya koymuş olur.
Hac, bir mücadeledir. Mina’da şeytan taşlamak, gerçekte kötülüğe sürükleyen ve iyiliğe set çeken her türlü şer odağına meydan okumaktır. Atılan taşlar, aslında Allah’ın rızasından alıkoyan her türlü gurur, kibir, mal-mülk, gönül kirliliği gibi aşağılıklardır.
Bir irade ve sabır eğitimi olan hac, diğer ibadetlerde olduğu gibi Müslümanın imanını kemale ulaştırır. Haccın taşıdığı manayı nefes nefes özümseyen Müslüman, bambaşka birisi olarak memleketine döner ve bundan sonraki hayatı için yeni bir sayfa açar. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şerifinde “Kim Allah için hacceder, kötü söz söylemez ve günah işlemezse anasından doğduğu gibi günahsız döner”5 buyurarak haccın geçmiş günahlara kefaret olacağına işaret etmiştir.
Hac, her türlü kötü söz ve fiillerden uzak durmak, insanlara karşı saygı, sevgi, hoşgörü ve sabırlı olmayı öğrenmek, bazı nefsani arzulara sınırlar getirmek ve meşru olmayan isteklere karşı irade ve direnme gücü kazandırır. İffetli olmayı ve nefse hakim olmayı öğretir. Irk, sınıf, makam ve mevki gibi sosyal statüleri farklı insanların bir arada eşit şartlarda bulunmaları da insanlara karşı tevazuyu öğretir.
Rabbim hacta olan kardeşlerimizin haccını mebrur, amellerini makbul eylesin. Hacca gitmemiş olan kardeşlerimizin en kısa zamanda gidebilmelerini nasip eylesin.